Karayipler'in Atasözü: "Ölü Adamlar Masal Anlatamaz"

Öncelikle Salazar'ın İntikam'ı değil de "Ölü Adamlar Masal Anlatamaz" ın daha ilgi çekici olduğu halde ülkemizde neden bu şekilde tercih edildiği hakkında net ve somut bir fikrim yok. Muhtemelen daha kısa olduğu içindir. Veya malum bizim canım ülkemizin güzel insanları film adlarını çevirirken biraz serseri serbest takılıyor. (Kaptan Amerika filminde Ciwil War'ın "Kahramanların Savaşı" olarak çevrilmesi gibi.) Ancak "Ölü Adamlar Masal Anlatamaz" daha ilgi çekici olduğu kadar daha da anlamlı. Çünkü "Dead Men Tell No Tales" serinin önceki filmlerinde de karşımıza birkaç kez çıktı, ara ara repliklerde geçti ve işte  son filme de adını veriyor. Sanki bir nevi Karayipler'in atasözü gibi.


Pirates of the Caribbean 5: Dead Men Tell No Tales'i izlediğimde Orlando Bloom ve Keira Knightley'i sadece birkaç dakika görmüş olmanın verdiği tat damağımda kalınca Karayip Korsanları maceraları defterini bir kez daha açtım. İlk üç filmini tekrar izledim ve en son o kadar uzun zaman önce izlemişim ki ilk defa izliyormuş gibi yabancıydım olaylara. İlk üç filmini diyorum çünkü bu maceralara tekrar atılmamı sağlayan kişiler Orlando ve Keira yani Will ve Elizabeth idi. Bu karakterlere ilk üç filmde rastladığımızdan dördüncüsünü şimdilik başka zamana bıraktım. 
Seriye bir geri dönüş yapınca yeni filmle kıyaslama fırsatını bulmuş oldum. Beşinci film harikulade güzel ama ilk üç filmle kıyaslanamayacak harikalıkta olmadığını kendi fikrimce belirtmek isterim. Yorumları incelediğimde benim gibi düşünen birçok kişi gördüm. Genelde ilk üçle karşılaştırmışlar ve serinin bu filminin diğer filmlerden sönük kaldığını belirtmişler. Bunun sebebi olayların diğer filmlerinde olduğu kadar karmaşık olmaması yani daha az olay var ve kişi sayısı bakımından da diğer filmlerden sayıca azlar. Üstelik Will ve Elizabeth'in yokluğunun da altını kesinlikle kırmızı kalemle çizmek gerekir. Dördüncü filmde de filmin konu bakımından kötü olmamasına rağmen onların yokluğu sıralamada filmi geriye atmıştı. Kırmızı ceketlilerin filmde diğer filmlerdeki kadar ön planda olmaması bile temayı biraz değiştirmiş. İnsan Cutler'ı bile özlüyor hal böyle olunca.
Tekrar son filme gelecek olursak kasa sahnesine bayıldığımı söylemek istiyorum. O sahneyi izlerken içimden "Filmin başında böyle ekstrem bir sahne varsa ilerilerde kim bilir nasıl sahneler vardır." diye geçirdim. İkinci filmdeki tekerlek sahnesi gibi "efsane" diyebileceğim sahneler bekledim ama bu konuda hayal kırıklığına uğradım diyebilirim.  
Ve en önemli şeyden henüz bahsetmedim: Tabiki Kaptan Jack Sparrow. Johnny Depp beni hayal kırıklığına uğratmadı. Her zamanki gibi rolünde efsaneydi. 6 yıl aradan geçen zamanın verdiği özlemle birleşince Jack'in çıktığı sahnede insan bir sırıtmadı değil. Bir de sahnesinin gelmesi uzun sürünce "Nerede kaldı bu adam?" diyorsunuz. Tam "Bu adamın geleceği yok." dediğim ve beklemediğim bir anda nihayet perdede belirince mutluluktan epey bir sırıttım. 6 sene az mı?
Devamı gelecek mi mevzusuna gelince fragmanda "Son Macera" yazıyor ancak after credit sahnesi biraz kafa karışıklığı yaşatmış durumda. Çünkü after credit sahnesinde Elizabeth'le Will'i yatak odasında uyurlarken görüyoruz ancak gerçekten kabus mudur yoksa Will mi kabus gördüğünü sanıyor bilinmez Davy Jones'in gölgesini ve kıskacını görüyoruz. Açık kapı bırakmış gibiler ama konu nasıl toparlanıp harmanlanır ve bu beyazperdeye yansıtılır bilinmez. Ayrıca zaten devamının geleceği fikrine fazla bel bağlamamak lazım. Ama olsa fena olmazdı. Davy Jones'u da aşırı özledik çünkü. Ki bu yüzdendir kendi en sevdiğim film serinin ikinci ve üçüncü filmleri. Uçan Hollandalı nerede ben orada. 
Kaptan Barbossa'dan da bahsetmemek olmaz. Henüz izlememiş olanlar için sonraki cümle spoiler içeriyor. Kaptan Barbossa son filmde öldü evet ancak bu ilk ölüşü değil. İlk filmde de ölmüştü ama işte son filmdeyiz ve Barbossa'dan konuşuyoruz. Yani demem o ki eğer serinin devamı gelirse bir şekilde Barbossa da geri gelebilir. Bu Barbossa için bir son olmayabilir fikrimce. Çünkü nasıl Jack Sparrow'suz Karayip Korsanları olmazsa bence Kaptan Barbossa'sız da olmaz.
Filmin sonunda her şey bağlandı ve mutlu bitti.  O yüzden devamı gelme olasılığı biraz zor. Sonuçta tüm lanetler kalktı, herkes normale döndü, sevenler sevdikleriyle kavuştu, Jack Siyah İnci'sine, Siyah İnci kaptanına... Böyle sıralamaya devam edilebilir.
Karakterlerden bahsetmeye geri dönersek, Kaya Scodelario filme yakışmış ancak keşke kıza "I'll have to find it." cümlesinden başka da replik yazsalarmış. Tüm film aynı şeyi duymaktan gına geldi diyebilirim. "Horoloji" esprisi keza güzeldi. 
Will ve Elizabeth'in oğlu Henry'i canlandıran Brenton Thwaites hakkında ne desem bilemiyorum. Yakışıklı denilebilir ve tam Will Turner'in oğlu olduğu da söylenebilir. İyiydi ama daha iyisi olabilir miydi bunu söylemek zor çünkü Brenton'ın daha önce hiçbir projesini izlemedim.  O bunu izlediğim ilk projeydi ve artık yıldızının parladığını söyleyebilirim.
Ve gelelim filmin kötü karakterine: Salazar. Javier Bardem'i seviyorum o yüzden kötü bir şey söyleyemeyeceğim tabiki. Bence söylenecek kötü bir şey de yok. Sadece o kadar korkutucu bir karakter değil ama ben Davy Jones'i bile korkunçtan çok sevimli buluyorum o yüzden bu biraz fazla subjektif bir yorum olur.
Son olarak Karayip Korsanları benim favori serilerimden olduğunu belirtmek istiyorum. Ahtapot ve Voldemort karışımı olan Davy Jones'dan Barbossa ve onun maymununa kadar tüm karakterleri seviyorum. Hatta plastik göz takan korsanından gözlerinin irisi sarılaşmış pis korsanlarına kadar hepsi tek bir ailenin, bir bütünün parçası gibi. Zaten bir film ya da dizideki karakterler bir aile gibi bir bütün gibi hissettirebilirse onlara bağlanırsınız ve artık bir noktadan sonra konunun da önemi yoktur. Konu basit dahi olsa gözünüze çarpmaz çünkü artık karakterlerin varlığı ön plandadır. 
Bu seri de benim için öyle filmlerden biri... 

Yorumlar