Genelde konuları beni kendine çekmediği için Türk dizisi izlemesem de "İçerde" beni ilk bölümden beri kendisine çekmiş ve bağlamıştı. O yüzden son olur mu bilemem ama ilk olarak bir yerli diziye de blogumda yer verdim. Çünkü zaten söylenecek çok şey var.
Mutlu sonla bitmesi sevindirse de sonuç olarak bitmesi çok üzücüydü. Daha duygusal bir final bekliyordum ama tek duygusallık bana göre Umut'un cezaevi ziyaretinde ailesiyle kucaklaşırken tek tek dizideki ilk sahnelerini, ilk karşılaşmalarını göstermeleri oldu. İşte orada "Vay bee!" dedim. "Ne idi ne oldu."
Celal'in sonu enfes yazılmıştı. Bundan daha iyi bir son olamazdı onun için.
Davut karakterini ben hep bir gün Celal'in gerçek yüzünü görüp Melek gibi, Yeşim gibi, Mert gibi ona sırt çevirecek diye beklemiştim ama yüzyılın sadık elçisi çıktı Davut. Ve kafasına sıkarak finalin diğer kayıplarından biri oldu.
Dizide genel olarak eksiklik ettiğim birçok şey oldu. Örneğin ben hep Melek karakterinin Sarp'ın polis olduğunu öğrendiğinde vereceği tepkiyi hep çok merak etmiştim ancak iş hiç oralara gelemedi. Bu bir eksiklikti benim için. Ve Yusuf Müdür, ne Celal'in sonunu görebildi ne de Umut'un Mert olduğunu öğrenebildi. Finalden bir önceki bölümde Sarp'ın eline Celal'e taksın diye kelepçeyi veren kişinin Yusuf Müdür olmasını çok istemiştim ancak o iş de oralara gelemedi.
Sonra bazı şeylere hiç doyamadık. Mesela hiçbirimiz Sarp ve Umut'un birlikteliğine, Yılmaz kardeşlere doyamadık. Finalde bu ikili ile ilgili komedi tadında birçok muzip sahne yazılmıştı ancak bunların hiç kimseyi doyurmadığına eminim. Çok hasret kaldık. Sonra hasret kaldığımız şeylerden biri de Sarp'ın polisliği. Elimizde olan tek şey "Atın silahları, poliiiiis!" diye bağırarak depoya girişinden itibaren olan o birkaç dakikalık sahne. Sema'ya "Mobese kameralarına bakın." diye emir vermesi bile orada kesinlikle efsane olan şeylerden biriydi. Kısa ama İçerde seyircisi için etkili bir cümleydi.
Ve ben Umut'un cezaevindeyken değil de ailesi onu cezaevi çıkışından almaya gelmiş haliyle dizinin sonlanmasını beklerdim. Her kötü şey bitmiş, Umut hapsini yatıp çıkmış, artık o saniyeden itibaren kötü hiçbir şey olmayacak havasında olmasını dilerdim ama bu şekilde de güzeldi.
Salçalı ekmek olayı harikaydı. Bu şekilde taa ilk bölümlerdeki bir şeye son bölümde de değinmeleri güzeldi. Çünkü salçalı ekmek çok severiz.
Bunlar dışında dizi kurgusuyla, senaryosuyla, kamerasıyla, oyuncusuyla, müziğiyle, her şeyiyle mükemmeldi. Ve tıpkı Ezel gibi o da Türk televizyon tarihine adını altın harflerle yazdırdı.
Daha nicelerine, diyeceğim ama zor..
Yeni bitti ama şimdiden müziklerini bile özledik.
En çok sizi özleyeceğiz Yılmaz Kardeşler... Televizyon tarihi boyunca sizin gibisi gelmedi gelmez.
"Yılmaz Biraderler" ya da Coşkun'un deyimiyle "Yılmaz Brothers".
Hoşçakalın.
Celal'in sonu enfes yazılmıştı. Bundan daha iyi bir son olamazdı onun için.
Davut karakterini ben hep bir gün Celal'in gerçek yüzünü görüp Melek gibi, Yeşim gibi, Mert gibi ona sırt çevirecek diye beklemiştim ama yüzyılın sadık elçisi çıktı Davut. Ve kafasına sıkarak finalin diğer kayıplarından biri oldu.
Dizide genel olarak eksiklik ettiğim birçok şey oldu. Örneğin ben hep Melek karakterinin Sarp'ın polis olduğunu öğrendiğinde vereceği tepkiyi hep çok merak etmiştim ancak iş hiç oralara gelemedi. Bu bir eksiklikti benim için. Ve Yusuf Müdür, ne Celal'in sonunu görebildi ne de Umut'un Mert olduğunu öğrenebildi. Finalden bir önceki bölümde Sarp'ın eline Celal'e taksın diye kelepçeyi veren kişinin Yusuf Müdür olmasını çok istemiştim ancak o iş de oralara gelemedi.
Sonra bazı şeylere hiç doyamadık. Mesela hiçbirimiz Sarp ve Umut'un birlikteliğine, Yılmaz kardeşlere doyamadık. Finalde bu ikili ile ilgili komedi tadında birçok muzip sahne yazılmıştı ancak bunların hiç kimseyi doyurmadığına eminim. Çok hasret kaldık. Sonra hasret kaldığımız şeylerden biri de Sarp'ın polisliği. Elimizde olan tek şey "Atın silahları, poliiiiis!" diye bağırarak depoya girişinden itibaren olan o birkaç dakikalık sahne. Sema'ya "Mobese kameralarına bakın." diye emir vermesi bile orada kesinlikle efsane olan şeylerden biriydi. Kısa ama İçerde seyircisi için etkili bir cümleydi.
Ve ben Umut'un cezaevindeyken değil de ailesi onu cezaevi çıkışından almaya gelmiş haliyle dizinin sonlanmasını beklerdim. Her kötü şey bitmiş, Umut hapsini yatıp çıkmış, artık o saniyeden itibaren kötü hiçbir şey olmayacak havasında olmasını dilerdim ama bu şekilde de güzeldi.
Salçalı ekmek olayı harikaydı. Bu şekilde taa ilk bölümlerdeki bir şeye son bölümde de değinmeleri güzeldi. Çünkü salçalı ekmek çok severiz.
Bunlar dışında dizi kurgusuyla, senaryosuyla, kamerasıyla, oyuncusuyla, müziğiyle, her şeyiyle mükemmeldi. Ve tıpkı Ezel gibi o da Türk televizyon tarihine adını altın harflerle yazdırdı.
Daha nicelerine, diyeceğim ama zor..
Yeni bitti ama şimdiden müziklerini bile özledik.
En çok sizi özleyeceğiz Yılmaz Kardeşler... Televizyon tarihi boyunca sizin gibisi gelmedi gelmez.
"Yılmaz Biraderler" ya da Coşkun'un deyimiyle "Yılmaz Brothers".
Hoşçakalın.
Yorumlar
Yorum Gönder